29 Ekim 2009 Perşembe

ruhum sıkılmakta şu sıralar..nedenini bilmiyorum..
bilmek mi istemiyorum gerçi orası da ayrı bi mevzuu. sıkılıyorum çabucak herşeyden.
artık birşeylerin yoluna girmesini istiyorum, olmuyor.
elimden birşeyin gelmemesi daha da çok bunaltıyor.

13 Ekim 2009 Salı

güz sancısı

filmi izleyenler var mı aranızda bilemiyorum...sinemada gitmek istemiştim ama kısmet televizyonaymış dedim, oturdum izledim.. iyi ki sinemaya gidip izlememişim dedim kendi kendime..

çok basit anlatılmış kanımca.tamam, -filmde anlatılanlar- rumlara, yahudilere yada diğer gayri müslümlere kötü davranılmış ama çok basit bi anlatımı vardı...beren saat' in oyunculuğu vasat derecedeydi..sinema eleştirmeni değilim elbet ama beğenmedim...

daha iyi işler başarabiliriz, bu potansiyel bu oyuncular var ülkemizde.!

20 Ağustos 2009 Perşembe

U2 2010'da Türkiye’de


Türkiye’de insan haklarının olmadığını iddia ederek ülkemizde konser vermeyi reddeden dünyaca ünlü İrlandalı rock grubu U2 fikrini değiştirdi!

Grup, önümüzdeki yıl İstanbul’da konser verecek. UNICEF Türkiye Temsilciliği’nde aktif olarak çalışan Begüm Ataklı’nın verdiği bilgiye göre; U2 29 Mayıs’ta, SuAda’nın açıklarına kurulacak bir platformda sahneye çıkacak. Konserden önce de Ozan Doğulu DJ’lik yapacak. Gazeteci Can Ataklı’nın kızı olan ve UNICEF iyi niyet elçiliği yapan Ataklı, ekim ayının ilk haftası Jennifer Lopez ve Marc Anthony’nin de UNICEF yararına İstanbul’da konser vereceklerini söyledi.

kaynağım ise : http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/12304094.asp?yazarid=115&gid=61

bu doğru bir haberse şu andan itibaren en önde yer almak için ne gerekiyorsa yapacağımdır.!
allah'ım.
bono bono bono.!
başka birine aynı şeyleri hissedememek.
aslında birşeyleri paylaşmak istemek ama nedense yapamamak.
başka tenlerde onun kokusunu bulamamak.
bölük pörçük, dağınık hissetmek ondan sonrasını.
hiç bir sefer tam olamamak.
onsuz tam olamayacığını bile bile hayata devam etmek.

19 Ağustos 2009 Çarşamba

mutlu'dan bana...

Derinliği olmayan komikler vardır. Kah anlattıklarıyla, kah mimikleriyle, gerçekten komiktirler. Çok güldürürler. Ama her şey o an içindir. Yaşandı bitti adamıdır bu adamlar. Damakta tat bırakmazlar. Hatırlanmak istemezler. Hatırlanırsa, o neydi lan ...öyle denir, biraz tiksinircesine. Ama bu adamların çok ilginç bir özelliği vardır. Bu adamlar, tek atımlık adamlar olduklarını bilirler. Apansızın çıkarlar karşınıza. Sizi doyasıya güldürürler, ve bir daha sittinsenesi karşınıza çıkmazlar. Sırra kadem basarlar. Redkit olurlar. Bir de küfürü çok severler. Küfürsüz, adeta bir hiçtir bu adamlar...

hani böyle unutamazsın ya.
unuttum dersin ama içinden atamazsın.
bi parçan hala ondadır.nolursa olsun içindedir..
en derinde, en dipte.
üzerinden aylar geçse bile hala o en özel yerdedir.!

17 Ağustos 2009 Pazartesi

audi a3 !

bugün arkadaşımla yolda gelirken en sevdiğim arabalardan birini gördüm.
audi a3 siyah ve tek kapı (:

dedim ki : "işte ya araba dediğin budur, daha ne istersin ki bunu alınca"
arkadaşımın tepkisi : " audi diye ölecen bi gün (: "

vallahi, gerçekten çok istiyorum bir audi -ki özellikle a3 veya Q7-.
nasıl anlatsam,gerçek bir tutku gibi.sanki ondan başka araba alırsam ona ihanet edermişim gibi hissediyorum.
seviyorum!
istiyorum istiyorum,istiyorum! (:

şarkılar


uzun süre hep aynı şarkıya takılıp dinlemek..
nedense son zamanlarda yaptığım tek şey..ardı ardına tek bir şarkıyı dinlemek..keyif veriyor tabiiki orası tartışılmaz.
ama bir süre sonra nedense dinlemez oluyorum bu takıldığım şarkıları..arada bir dinler oluyorum.sonra o şarkıların yerini başka şarkılar alıyor ve bu böyle sürüp gidiyor..

5 Ağustos 2009 Çarşamba

hayatta bir çok şeyi yapmak istemek.

hayatta o kadarçok şeyi birden yapmak istiyorum ki.
nasıl bir sıraya koysam düşünemedim bile. gerçi hepsini yapabilecek miyim imkanlarım ne derecede elverir onu da bilemiyorum.

mesela :

-güzel bir fotoğraf makinası alarak canımın istediği herşeyin fotoğrafını çekmek. arkadaşlarımın ya da eski bir evi.

-sürekli yurt dışında geçen bir ömür mesela.. canımın istediğinde gidip gezmek. 3 gün bile olsa. seviyorum seyahat etmeyi.. hem de çok (:

-sevdiğim bir iş. gerçekten parası çok da mühim değil. yeter ki sevdiğim, mesleğim olan bir iş olsun.

-italyanca öğrenmek ve italya' ya gitmek..en çok merak ettiğim ülke. sonra ispanya, portekiz ve diğer akdeniz ülkeleri.

-dünyada bir çok yeri gezmek...gerçekten insan bir kez yurt dışında bulunduğu vakit hep oralara gitmek istiyormuş, bunu anladım! (paris paris parissss (: vazgeçemeyeceğim tek ülke herhalde..)

-iyi bir yaşam standardı...bunun iyi bir işten geçtiğini biliyorum ama, biz kendimiz de yaratabiliriz diye düşünüyorum..

-siyah tek kapı audi a3, sonrasında bmw (herhangi bir serisi olabilir :D )

-bu arabaları alamadım, o zaman bir motorsiklet alayım. gerçi onlar da bir araba parası, hatta arabadan bile pahalılar. evet, motorsiklet hastalığım var kabul ediyorum.

-herhalde şu listenin en sonuna bırakacağım şey de evlilik olur :D çünkü hiç düşünmediğim, düşünemediğim bir olgu. neden bilemiyorum..ha ruh eşimi bulursam ( ki böyle bir şey varmı emin değilim pek ama ) evlenedebilirim..aşık olduğum adamla bütün bir ömür geçirmek..güzel bir hadise olsa gerek (:

bu konuda da sevgili nickini yeni değiştiren mrs.baros arkadaşımı mim'liyorum. (:

işsizlik.

yine işsizim..
bu iğrenç dönem yine başladı..sürekli bir iş arama, haber bekleme, biz sizi ararız modu'na geri dönüş.
gerçekten insanların neden depresyona girdiğini şimdi anlayabiliyoum.
can sıkılması, evdeki herşeyin üstüne gelmesi.....

umarım şu dönem bir an önce geçer.
tek dileğim bu şu sıralar.

blog.

bir heves açtım blog'umu..baksan ilgilenemiyorum bile şuan.
neden bende bilmiyorum..
daha fazla zaman ayırmak istiyorum. gerçekten.
umarım başarabilirim şu halet-i ruhiye içindeyken.

haa, bu arada bende şöyle janjanlı bir tema yapmak istiyorum fakat nasıl yapıcam bilemedim ?

3 Haziran 2009 Çarşamba

tatillllll

evet blog, cumadan beri tatilim.
nedeni ise işten çıkartılmış olmam (: neyse zaten yaz da gelmişti, iyi oldu bir yandan. canımın istediğince tatil yapabileceğim, bloga daha fazla zaman ayırabileceğim, daha fazla kitap ve film saatleri (:

yeni de bir araba aldık blogcuğum. adı da deniz. pek bir sevdim yeni arabamızı. umarım ki bu yaz kullanmamı geliştiririm de, arabayla gezerim artık (:

şimdilik bu kadar. (:

13 Mayıs 2009 Çarşamba

triumphant.!

bu şarkıyı dinlerken sanki kapıdan kadir inanır yada türkan şoray gelecekmiş ve eski filmlerden bir sahne oynayacaklarmış gibi hissediyorum.
royksopp'a ait olan bu şarkıda öyle bir tını var ki, bütün bir günün yorgunluğu akıp gidiyor üzerinizden.
acilinden dinlemenizi tavsiye ediyorum (:

yokyokyok

öğrenciyken param yoktu, çalışıyorum yine para yetiştiremiyorum hiçbirşeye.
bu nasıl bir tezatlık çözemedim (:

annem.

son zamanlarda annemle hep didişir olduk. nazımı bir tek ona geçirebildiğim için olsa gerek hep bir tersleme halindeydim.

2 gün önce doktora gitti. tahlildi röntgendi falan. sanırım karaciğer büyümesi var annemde. yani röntgende öyle birşey çıkmış. bugün tekrar tahlilleri alıp doktora gitti ama poliklinik günü olmadığı için görüşemedi ve dolayısıyla nedir ne değildir öğrenemedik doğrudüzgün birşey.
bu yüzden de canım çok sıkkın. nette biraz araştırma yaptım ve sanırım tedavisi olan bir hastalık. korkulacak birşey gibi gözükmüyor ama ne kadar da olsa insanın içinde bir korku kalıyor.
daha kötüsünden allah korusun ama bir an annemi kaybetme korkusu sardı içimi.

ooff. nolur tanrım ona birşey olmasın.

25 Nisan 2009 Cumartesi

zamanın akıp gitmesi durumu...

ne kadar uzun zaman olmuş blog'a yazmayalı. onu farkettim geçenlerde.
o kadar çok şey değişti ki hayatımda. neredeyse bir çok şeye yetişemez oldum. bir yandan iş, bir yandan kurs, bir yandan küçük hesaplar peşinde koşan insanlarla uğraşma sorunsalı..
resmen sinir hastası olmam an meselesi. bu kadar nalet, bu kadar kinci bir insan, bu kadar ince hesaplar üstüne bir yaşam kuran başka birini daha tanımadım ben..

neyse, onun dışında herşey yolunda şimdilik.
sadece bahar geldi ve içim cıvıl cıvıl. havanın güzel olduğu saatlerde işyerinde değil de, dışarda gezip eğlenmek daha cazip geliyor ama yapamıyorsun nihayetinde )=

napalım, ilerdeki italya seyahatim ve yurt dışı yüksek lisansım için para gerekli (=


şimdilik gidiyorum, en kısa zamanda geleceğim (=

3 Nisan 2009 Cuma

money money money :P

neredeyse 1 ay olacak ben işe başlayalı.
maaşımı da alacağım yakında.
insanın kendi parasını kazanması ve dilediğince harcaması kadar güzel bir şey olamaz heralde.
gerçi ben para daha gelmeden bir sürü şey aldım ama ( :
sonuçta gelecek (:

daha bugün baktım ama yatmamış daha maaşım (:
çok sözüm var, aileme, arkadaşlarıma..
umarım hepsini gerçekleştirebilirim (:

7 Mart 2009 Cumartesi

iş hayatına başlangıç

Ne zamandır iş arıyordum ve geçenlerde tesadüfler sonucu bir işe başvurdum ve alındım.
Bugün ilk iş günümdü.Gayet yorucu olmasına karşın güzeldi.Bu aralar iyi haberler alıyorum hep.
Bundan sonra da hep öyle olması dileğim. (:

2 Mart 2009 Pazartesi

Diriliş.!

Turgut ÖZAKMAN' ın kitabı olan "Diriliş"i bitirdim geçenlerde.En az "Şu Çılgın Türkler" kadar duygulandım gerçekten.Çünkü okullarda böyle anlatılmıyor, kimler ne yaşadı, ülke ne durumdaydı, ordu ne durumdaydı falan bunları anlatma gereği(!) duymuyorlar sanırım. Bu ülkeyi atalarımız nasıl kazandı, hangi şartlar içinde vatanlarını korudular bunları gerçekten öğrenmemiz lazım. Zira 'özelleşme' adı altında VATAN karış karış satılmaktadır.Bunlar aklımdan geçerken kitapta bir bölüm içimi acıttı resmen. Okuyunca 'gerçekten böyle miydi' dedim kendimce.

"..12. Tümenden Takım Komutanı Teğmen Sait işgalcileri ilk kez görüyordu. Gözlerini dört açmış bakmaktaydı.
Dünya bunların babalarından miras kalmış gibi rahatlık içinde, sanki buralarda bulunmak, karşı geleni öldürmek haklarıymış gibi yürüyorlardı. Dünyanın kabadayısı, belalısı, haraççısı mıydı neydi bunlar? Bu kadar haydutla nasıl başa çıkacaklardı? Çok kalabalıktılar. Körfez gemilerile doluydu. Tuz gölünün üzerinde namluları parlayan bir çok top vardı. Uçaklar dönüp durmaya başlamıştı. Zavallı tümeni ise buraya zorlukla gelebilmişti. Sayılar öyle azdı ki fundaların, otların arasında gözden kaybolmuşlardı.
bu ezik durum, adamların pis tavrı çok gücüne gitti, gururuna dokundu, Hırsından ağlamaya başladı...."


"Tarih son kez uyarıyor.
Uyuma ey TÜRK
Dirliğin, birliğin dilin, benliğin, tarihin, yurdun, adın bir kez daha giderse, bir daha hiçbiri geri dönmez..!"

Turgut ÖZAKMAN
DİRİLİŞ Çanakkale 1915

22 Şubat 2009 Pazar

somewhere, someone.


bugünlerde gittiğim yerleri, yaşadığım herşeyi haddinden fazla özlüyorum.
nedendir bilinmez canım haliyle çok sıkkın.
giden günlerin, geçen zamanların geri gelmeyecek olması..
ya da birşeyleri değiştirmek için başka bir şansım olmaması.
üzüldüğüm tek şey bu.
pişmanlıktan değil kesinlikle, pişman değilim hiçbir şeyden ama sadece bir şansım daha olsaydı gerçeketen değiştirebilir miydim herşeyi diye düşünüyorum.

what is love.

kolonlardan yükselen şarkı : what is love ?

"I love you" is so easy to say
But so many times it doesn't mean a thing
"I love you" could everything
As long as we don't know what love is
I think love is not in what we say, love is in what we do
And when we say we love we've got something to prove

What is love?

I think love is nothing but the truth
Something inside of me, something inside of you
Love is faith and loyalty
Love is sharing, love is to believe
I think that is what love could be
And so much more 'cause love is deep, love is deep

What is love?

I think love can be bold, love can be bear
Love can make you happy and lova can make you sad
Love can break your heart and love can hear your soul

Love can die and... love can roll

21 Şubat 2009 Cumartesi

yok.

çok özlemek..
hem de delicesine.
seninle birlikte olmayacağını bile bile özlemek en uzaktakini.
kokusunu her daim yanındaymış gibi hissetmek.
onunla olan bütün hatıralarını dün yaşanmış gibi hatırlamak.
aylar geçmiş olmasına rağmen herşeyi ve en çok da "o"nu özlemek..

12 Şubat 2009 Perşembe

uzaklar.

çok uzun olmuş yazmayalı.
nedense bu ara içinde yazasım gelmedi.
hep elim klavyeye gitti geldi belki birşeyler yazarım diye ama.

bu aralar evde durmadığımdan olsa gerek.Kurs, arkadaşlar falan derken geçiriyoruz zamanı..

Sıkıldım bir çok şeyden.Kaçıp hiçbir şeyi düşünmeden uzaklaşasım var herşeyden.Tabii mümkün olsa keşke.Kimsenin beni tanımadığı, dilimi bilmediği bir yer.Kafama göre gezip tozmak,sırtımda çanta..Aaaah ah.Bir gün olacak, inanıyorum (:

24 Ocak 2009 Cumartesi

sustukların büyür içinde..

İçindeki sıkıntıyı tarif edemezsin hani..Anlatmak istersin ama anlatamazsın karşındakine.Sanki, böğründe kocaman bir taş varış da konuşmakta zorlanıyormuşsun gibi olursun.Tam anlamıyla bir çözüme kavuşturamadan yine içine atarsın.

Ne yapacağını bilemezsin, hangi yöne gideceğine..İki taraf da karanlıktır..Yol ayrımında olmana rağmen karar veremezsin.Düşünürsün hatta, alternatif bir yol var mıdır diye.Başka bir çözüm üretmek istersin ama o iki yoldan başka seçeneğin kalmamıştır.Kıvranıp durursun yol kenarında.

Bir yol seçemezsin ve geri dönersin.Susup içine atarsın herşeyi.Zaman en iyi ilaç deyip zamanın kollarına bırakırsın sıkıntını.

Herşeyi zamanın akışına bıraktım dediğinde de uyuyakalmışsındır zaten. (:

18 Ocak 2009 Pazar

herşey karmaşık.

Aslında kafamda birsürü şey kurmuştum buraya yazmak için ama toparlayamadım kafamı bir türlü.Düşündüm çok, nereden başlasam, bilemedim..

Hani böyle duvarlar üstüne üstüne gelir, ama birşey yapamazsın.Hayata karşı yapamadığın gibi.Kim bilir belki 'kader' dedikleri de bu olsa gerek.Birşeyler yapmak için çabalamak ama yapamamak..

Bu aralar pek emin değilim kendimden.Nasıl bir karar vermem gerek, verdiğim karardan karşımdaki kişi nasıl etkilenecek, ve daha birçok şey.Bunları düşünmek son zamanlarda yordu beni.Bunların ötesinde çok garip bir ruh haline büründüm.Sürekli bir ağlamak isteği var içimde engelleyemediğim.Ama işin garip tarafı ağlayamıyorum.Ağlayamadıkça da rahatlayamıyorum ve herşey yine en başa dönüyor.Cevaplanmayı bekleyen sorular, elden birşey gelmeyişi, kafamın hala son derece karışık olması, vs vs vs...

Nereye kadar böyle devam edeceğim, hiç bilmiyorum.Sadece bir an önce şu halimden kurtulup, hayatıma kaldığım yerden devam etmek istiyorum..

"..derdini açman gerek
dostunla tek atarak
hayat mars etti yine üstelik zar tutarak
bense sıkıldım hep yek atmaktan kadere..!"

10 Ocak 2009 Cumartesi

itiraflar 1 : kendime kızıyorum..!

Evet, kendime kızıyorum hem de çok fena.! Yani ne diye güvenirsin ki iki saatte tanıdığın birine? Al işte, ne oldu? Hayır bir de sırf belki düşüncelerimi değiştirebilir diye, tek ayak üstünde kırk yalan söyleyerek İstanbul'da kalıyorum onun için. Bunun için mi?

Babamdan başkası telefonu yüzüme kapatamazken, sen kimsin de yüzüme telefonu kapatabiliyorsun? Ne hakla?

Bu yüzden kızıyorum kendime. Hatta sinirleniyorum da fazlasıyla.

Off.

8 Ocak 2009 Perşembe

complicated...

Kafamda bir sürü cevaplanmayı bekleyen soru var.
Ama ne o cevapları bulabiliyorum ne de kendimi bu aralar...

7 Ocak 2009 Çarşamba

mim : arkadaş olmasanız da sevdiğiniz insanlar

Blog hayatımının ilk mim'ini sevgili arkadaşım deliyimben tarafından almış bulunmaktayım (: .
Madem mim aldım, bende bir mim konusu bulayım da mim'leyeyim diye düşünürken birden bu konu aklıma geldi.Belki de deliyimben arkadşaımın mim'iyle benzerlik gösterecek ama aynısı değil yine de (:

Evet mim konum arkadaş olmasak da sevdiğimiz insanlar...
Söze ilk başta deliyimben'in mim konusuyla başlamak istiyorum.Başkaları sizin hakkınızda ne düşünüyor ? Örneğin deliyimben'le birebir tanışıklığımız olmasa da severim kendisini, iyi biri olduğunu düşünürüm..Düşünceli, arkadaşlarına değer veren, sevdi mi sonuna kadar yaşayan, oldukça güzel yazılar yazan, kimi zaman üzülse de atlatabilen, kimi zamansa dünyayı sorgulayan birisi deliyimben.Belki arkadaşları kadar iyi tanımıyorum ama yine de düşündüklerimde haklıyım sanırım (:

Daha mutlaka vardır ama şimdilik aklıma gelen yok (:
Evet ilk mim'imi de burdan deliyimben arkadaşıma göndermekteyim.
hayırlara vesile (:

5 Ocak 2009 Pazartesi

2009

Herşeyiyle yeni bir yıl..
Yine her zamanki gibi umutlu herkes gelen yıldan.Kimisi iş, kimisi para, kimisi de aşk istiyor 2009'dan.
Dönüp bir sordum kendime..Ben ne istiyorum acaba ? Verilecek bi cevap bulamadım.Bilmem, belki de bir değişiklik yapıp bu sene yeni yıl'dan birşey istemiyordum.Geçen senelerde istedim de ne oldu (:

Hani hep derler ; yeni yıla nasıl girersen öyle gider diye..Bu böyle midir gerçekten? Bunu haddinden fazla merak etmekteyim (((:

Anlamlandıramadığım bir heyecan var içimde.Belki bu güzel bir haberin önsezi'si olabilir gibi geldi bana..Umalım da öyle olsun artık..! (:

Herkesin bu yılda istediklerinin olması dileğimle, iyi seneler (:

yeniden merhaba (:

Bayağı uzun bir zaman oldu buraya girmeyeli, yazmayalı..Aslında o kadar çok şey var ki yazmak istediğim.Nerden başlasam, nasıl anlatsam bilemedim..

Bir hafta kadar İstanbul'daydım.Malum, Almanya'dan arkadaşlar gelecekti, ben de dolayısıyla görüşmek istiyordum.Tabi kafamda çok başka düşünceler de vardı.Bunlar beynimin içinde dolaşırken ben çoktan İstanbul yolunu tutmuştum bile.Beş buçuk saatlik yolculuktan sonra, vardım Diloş'umun yanına.Onu da çok özlemiştim tabii.E kolay değil..İki senelik okul ve yine iki aylık -ki bir de aynı oda kısmını katarsak-Almanya maceramız..Kısacası birbirimize fazlasıyla alışmıştık diyebilirim.Çünkü ben genelde dağılırdım (ruh bakımından) , o beni toparlardı.Ağlardım, başımı omzuna yaslatırdı.İçerdim, beni odamıza götürüp yatırırdı..Daha neler neler..Otobüsten indiğimde ona sarılmak, kucaklaşmak çok çok iyi geldi.Eve gelip, valizimizi bıraktıktan hemen sonra vurduk kendimizi İstanbul yollarına..Vural ile Emrah bizi Mısır Çarşısı'nda bekliyorlardı.Yanlarına gittik..İkisini de öyle özlemişim ki..Onlara da uzun uzun sarıldım..Böylece "İstanbul Maceramız" başlamış oldu..

Günler birbirini kovalarken, benim içimde adlandıramadığım bir sıkıntı oluşmaya başladı.Çözemiyordum.Sadece gözümün önünde olan olaylara seyirci kalmakla yetiniyordum.Sesimi çıkartmak isterken birşeyler boğazımda düğümleniyordu.Sustum..Daha da kötüsü düşündüğüm şeyler başıma geldi..Bundan üzüntü duymak yerine, anlayamadığım, çözemediğim bir duyguya kapıldım..Dahası rahatladım (:

Ve bir de içimde çözemediğim bambaşka bir olay var..Neler oluyo bana, neler hissediyorum O'na karşı hiç bilmiyorum..Sadece bana olan ilgisinden çok hoşnuttum ama sonuçta yılbaşı gecesiydi ve hepimiz alkollüydük..Tekrar üzülmekten korkuyorum.Evet, bir çocuk gibi korkuyorum..O kadar soru var ki beynimin içinde cevaplanmayı bekleyen..Ama hiç birini cevaplayamıyorum.Kaç kere konuştum kendimle, ama hala bir cevap bulamadım hiçbir şeye..Daha ne kadar kendimden kaçacağım, bu böyle nereye kadar gider, orası meçhul.

Evime yurduma döndüm bir haftalık konaklamadan sonra..Hala cevaplayamadığım sorular beynimde dönüp dolaşmakta..Buraya geldiğimde bir şeyleri çözüme kavuşturacağımı düşünüyordum ama bakalım (: .Zaman neler gösterecek..

görüşmek üzere. (: