23 Aralık 2008 Salı

Nas zdarovia (:

bir yazıya denk geldim geçenlerde, votka ile ilgili.
mesela votkanın nasıl içileceği, batılıların ya da rusların nasıl içtiği, yanında nelerin yenmesi gerektiği gibi.
hatta alıntı da yapmak istiyorum bu yazımda.
biraz bilgilendirici olması maksatlı (;

"Vodkayı her zaman soğutulmuş olarak içmelisiniz. Sıcak vodka hiçbir koşulda kabul edilmediği gibi, buzlu vodka da doğaya karşı bir günah gibi görülür. Rusya'da vodka tek içimlik olarak servis edilir. Bardaktaki vodka oranı ise servisi yapan kişinin insafına kalmıştır. Eğer vodka shot yapıyorsanız gruptaki herkesin bardağı aynı anda ağzına götürmesi gerekmektedir. Vodkayı boğazınızdan aşağıya doğru yudumlamadan önce de Rusça "sağlığına" anlamına gelen -Nas zdarovia- demek adettendir. Geleneklere göre bitirdiğiniz vodka şişesini yere koymanız gerekir. Çünkü masada duran boş vodka şişesi bir görgüsüzlük belirtisi ve fakirlik göstergesidir. "

evet, canım çekmedi değil açıkçası (:
ne bira gibi hammalık yapar, ne de mide bulantısı..
içildiğinde, insanın içini kıpır kıpır eden, güzel bir hoşluk yayar.
hafiften çakırkeyf olmaya başladığınızda da tatlı bir his bırakır damaklarda..
ve en çok o tadı severim ben. (:

18 Aralık 2008 Perşembe

nasıl da uymuş bana..

bilgisayarıma kaydetmişim bu yazıyı, ama nerden bulmuşum hiç bilmiyorum..
yazmamışım da nerden aldığımı.
ama yazanın eline sağlık, bu kadar iyi anlatılabilirdi heralde.
ya da bana çok uydu bu yazı bilemiycem..


"Hiç, bir insanı unutmak, bir insandan vazgeçmek,bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı ?
Hani ölmüş gibi, hani elini uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi...
Her an kapıdan içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip ama aslındahiç gelmeyeceğini bilmen gibi..
Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek..ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana...
Ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi sen hala bu kadar sevgili iken..? Özlemek, bu kadar özlemek, etini kemiğini yakarcasına özlemek..
çok kötü değil mi? Bu kadar özleyip de görememek, ona dokunamamak, onu işitememek..Artık sonunun 'di'li hali değil mi ?
Biliyorsun değil mi ? Ne kadar umutsuz bir arayıştır o, kalabalık caddelerde geçen binlerce yüze bakmak...
Belki bir kez daha görebilmek için o yüzü..
Belki biraz önce geçti bu kaldırımlardan diye düşünmek..
Belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bi yerde demek..
Belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak, ne zordur değil mi ?
Ne kadar eritir insanı fark etmeden..
Sen de biliyorsun değil mi bunları ?
Bir sinema koltuğunda iki kişi gibi oturdun mu hiç ?
Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yanlız başına ?
Güzel bir kafe keşfettiğinde
Güzel bir film seyrettiğinde
Güzel bir şarkı dinlediğinde, güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi ? Paylaşamadığın için onuna..
Hiç iki kişilik beyinle, yarım insan olabildin mi ?
Baktığında aynada yüzünün yarısını gördüğün oldu mu hiç ?
Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan nefret edemediğin, oldu mu hiç ?
Gözünün içine baka baka, kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne, sevgi dolu gülümseme ile bakabildiğin zamanlar oldu mu hiç ?
Hayatta inandığın bütün değerleri alt üst eden birine aşk şiirleri yazabildin mi ?
Onu içinde korumanın, seni yok etmek olduğu zamanlarda feda oldun mu hiç.?"

15 Aralık 2008 Pazartesi

zaman, ilaç mı herşeye ?

zamanla artık düşünmemeye başlamıştım.
ya da belki öyle sandım, bilemiyorum..
en azından iyi gidiyodu benim için yokluğuna kendimi alıştırmaya çalışıyodum.
hem eskisi gibi de değildim.
artık her şarkıda ya da her fotoğrafına baktığımda ağlamıyodum.
zamanla atlatmaya çalışıyodum işte.
taa ki bi şarkı duyana kadar..
sanki içimden bişeyler koptu
okan'ın 90lar programından harun kolçak'ın söylediği bi şarkı ;

"sigaram gibisin
en tutkulu keyfimsin
yanimdayken ozluyorum
dumanin yakiyor

kalbim hızla hızla atiyor
ellerim seni ariyor

muptelayim sana
zarar versen de bana
katlanip acilara
seni icime cekiyorum

dudaklarim alisik
ellerimle barisik
duygularim cok karisik
tadin kokunla geliyor."


bi an dona kaldım bu sözleri duyunca.
herşey bi anda gözümün önüne geldi.
o son gece, vedalaşmamız, sana son kez sarılıp kokunu deliler gibi içime çekmem......

ahh özlediğim..
hem de deli gibi özlediğim...
umarım herşey yolundadır ve mutlusundur.
çünkü ben hala bi enkaz yığını gibiyim....

13 Aralık 2008 Cumartesi

aklıma geldi de.

bi anda yazasım geldi yine.
neden bilinmez.

bugün renkli kartonlar aldım ; yeşil ve pembe olmak üzere.
özenle cama yapıştırdım ve üzerlerini çıkarttığım fotoğraflarla süsledim.çok mutlu oldum bunu yapınca.evet.

ama o günleri özlediğimi farkettim.
o günlere dair ne varsa, kim varsa...
uzun bi süre daha özlenecek elbet.kaçarı yok.çok güzel zamanlardı, bi ömür boyunca hafızalardan kazınmayacak şeyler yaşandı ; artık sadece fotoğraf karelerinde, hatıralarda kalan..


"senden önce senden sonra,
senden önce senden sonra
daha kaç vücut gerek bana ?
benim seni unutmama..."

belki alakasız bi şarkı ama aklıma geldi..ne bileyim.sanki bana da uydu.
yazasım geldi (:

11 Aralık 2008 Perşembe

fotoğraflar..

bugün bir sürü fotoğraf çıkarttırdım.
onun için de mutluyum.
ufak bişey ama, mutlu oldum baya.
çocuklar gibi sevindim resmen.

yarın bikaç renkli karton alıcam, odanın muhtemel yerlerine asıcam onları.
sonra da fotoğrafları yapıştırıcam o kartonlara.
belki ufak ufak notlar da yazarım yanlarına, post-it dediğimiz (:

eskiden hep kağıda basılırdı fotoğraflar, dijital makineler çıkana dek.
şimdi hepsini bilgisayara atıyoruz ve çıkarttırma gereği duymuyoruz bile.
"ne gerek var, nasılsa bilgisayarda var" diyoruz ya da.
ama basılı olan daha farklı gibi geliyo bana sanki.
ne biliyim..
onlarla duvarlarımı kaplamak çok hoşuma gidiyo.. (:

yarın halletmeliyim.
evet.! (:

8 Aralık 2008 Pazartesi

Bugün Bayram..

bugün bayramın birinci günü.
ve dolayısıyla sabah erken kalkıldı, kahvaltı edildi falan..
sonra hazırlanıldı..
çok mutluyum çünkü dün istediğim gibi bi elbise ve hatta hatta çok beğendiğim bi çizme aldım kendime - ki bu da bi ilktir (: -

ondan dolayı mutluyum.
evdeki fazlalık batmıyo bile.
ne derse desin..

zaten özgülümle de görüştüm dün.
gürlizimle de alışverişimi yaptım..
mutluyum, mutlusun. mutlu (:

herkesin bayramı kutlu olsun (:

6 Aralık 2008 Cumartesi

halama mektup.

" Halacım..
bugünlerde seni çok özler oldum, bilmem neden..çok uzun zaman oldu seni rüyamda görmeyeli...

Süslü halam derdim sana..hep bakardın kendine..O makyaj dolabını açtığımdaki parfüm kokularını, içen kahkahanı, yazlıktaki okey partilerini, bütün aile tek bi evde toplanıp yer yataklarında yatmayı özledim be halam.şimdi hiç öyle toparlanamıyoruz eskisi gibi.hiçbieyin tadı yok sensiz.

Belki daha çocuktum o zamanlar, herşey çok güzeldi..ama hayat sevdiklerini kaybetmek neymiş 14 yaşımda öğretti..

O illet vücuduna girip seni bizden aldı..dile kolay 8. sene bitecek nerdeyse halacım..ve bu illet grip gibi yayılmaya başladı..kime sorsam kanser...ya akciğer, ya mide, ya da başka bi çeşidi..


ve biliyo musun halacım, doktorlar bu illete hala bi çare bulamadılar.hala bu illetten insanlar hayatlarını kaybetmekte..öyle ki kızkardeşin, annen de bu illetin pençesinde.ama ikisi de iyi merak etme..dertlenmeyesin sakın.

sadece çok özlendiğini bil yeter halacım.!
umarım yerin rahattır ve umarım orda da o içten kahkalarını atabiliyosundur.

seni çok seven yeğenin.."


İşte bu yüzden hep nefret ettim hastanelerden..
sevdiklerimi aldı hep sorgulamadan, acımadan...

sabır..!

Çok sıkıldım artık herşeyden.
Evden, iş bulamamaktan, babannemle birlikte izmire gidip gelmekten, hastanelerden -ki nefret ettim artık- babannemin bizde kalmasından vs vs vs..

Dizilerini daha rahat izleyebilsin, komşuları hergün daha rahat gelebilsin diye evindeydi kaç gündür..fakat ne olduysa canı istedi yine bize gelmek.ve işte yine bizde.ooffff...

iş bulamıyorum.kriz yüzünden heryer işçi çıkartıyo ve ben şu zamanda iş arıyorum, haliyle bulamıyorum.evde oturmaktan delirme noktasına geldim artık.

herşey herşey üstüste gelmeye başladı artık.
yakında bende hasta olucam zaten.
sıkıntıdan, stresten.
valla bak.

allahtan gürliz'le özgül geldi de onlarla oyalanırım 1 hafta 10 gün falan.
durmam evde.


istanbul'a gitmeme de az kaldı.
onun için dayanıyorum, dayanıcam..

sabır, sabır, sabırrrrrrrrrrr...!!!!!!!!!!!!1

29 Kasım 2008 Cumartesi

Sensizlik benim canımı acıtan..!


Ya bu öyle birşey ki yanyanayken daha çok bağlanıyorsun, sanki ayrılıp gitmeyecekmişsin gibi..Yanımdayken dokunmaya korkuyordum nedense..En çok başımı omzuna yaslamayı özledim oysa ki..Kokunu, anahtarlığını, konuşmanı...Sana dair ne varsa hepsini daha da çok özledim bu gece..

İyi ki sana doya doya sarılmışım o gece, iyi ki teninin kokusunu kazımışım beynime..Ne zaman seni özlesem, o geceyi aklıma getiriyorum..Sanki hiç bırakmayacakmışsın gibi sarıldığın o geceyi..Burda daha iyi anladım özlemek neymiş...Teninin kokusunu, sesini duyamamak neymiş...Yanyanayken bunları düşünmek istemiyordum.Sadece yanında olmak yetiyordu.Sadece yanında olmak...Bu bile beni en mutlu eden şeydi oradaki.

Çünkü olmayacak birşeyin ardından koşuyordum.Bunu da biliyordum ama napayım bağlandım bir kere..Sevdim..Kopamıyorum, yapamıyorum..Rüyamdasın her gece, unutmaıyorum, atamıyorum aklımdan seni....Bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim.Sana gelme diyemeden sen gelmiştin zaten.Git diyemedim bile.Hatta geldiğini bile fark etmedim ki..

Şimdiyse ne yapacağımı bilmiyorum..Naıl sensiz yapacağım, sensizliğe nasıl dayanacağım? Ki sen başka birini severken ben bunu parçalanmadan nasıl yapacağım hiç bilmiyorum....

26 Kasım 2008 Çarşamba

adı "aşk"



Hiç beklenmedik bir anında çıkar karşına..Daha hazır değilsindir oysa ki..Ama o çoktan gelmiştir bile..
Elin kolun bağlıdır..Kaşır koymak istersin, ama yapamazsın.Bune ne gücün yeter, ne de kalbin ister..İkilemde kalırsın.! En kösütü de budur zaten.Bir taraftan vazgeçememek..
Ne kadar istesen de vazgeçemezsin imkansız olandan..Hep onun peşinden gittiğin için de adı "aşk"tır zaten....

25 Kasım 2008 Salı

eski tarihli bi yazı bu..


eski tarihli bir yazı bu yazacağım.
almanyadayken, oradan ayrılma vaktimiz gelirken yazdığım bi yazı.
tarih : 3 eylülü 4'üne bağlayan gece. saat : 01,20


" Gitmemize bayağı az kaldı.Buraya gelene kadar zamanın nasıl geçeceğine dair korkularımız vardı.Ama geldikten sonra da ' keşke zaman geçmese ' demeye başladık.Çünkü, alıştık birbirimize.Hem de fazlasıyla.Birbirimizin herşeyi olduk bi anda.Bu kadar alışmak, giderken çok koyacak...Bundan adım gibi eminim. Paylaştıklarımız o kadar fazla ki...İyi veya kötü belki de ama iyi olanlar hatırda kalacaklar.Özellikle bazıları var ki belleklerden asla silinmeyecek.Mesela 1 ağustosu, 2 ağustosa bağlayan gece yani doğumgünümm (: . Burda olmama rağmen çok güzel geçen bir doğumgünü. Gitmeye yakın anlıyorum burda geçirdiğimiz zamanların kıymetini..Kimbilir, yine toplanırız bir gün, burdaki günlerimizi anarız, belki de daha dolusunu yaşarız belli olmaz (: . Ama geçirdiğimiz delidolu, çok eğlenceli bi '2 ay' olduğu kesin.! Belki de hayatımızın başka evresinde yaşayamacağımız bi '2 ay'... Kimi zaman karnımız acıyana kadar güldük, kimi zamansa ağladık hıçkıra hıçkıra..Giderken kimbilir neler yaşayacağız.Gözyaşlarıyla gideceğiz orası kesin.! Ama yaşanılan kötülüklere değil, yaşanamayan boş zamanlara ya da bir daha yaşanamayacak olmasına belki de..Kim bilir...
Güle güle Almanya..."



Dediğim gibi, gözyaşlarıyla ayrıldık oralardan.Yüreklerimizin birer parçalarını orda bıraktık.
Kim bilir yine gideriz belki bi gün (: .

belki de iyi oldu

belki de iyi oldu yılbaşı için gelmeyişin.
evet.
belki seni özledim deliler gibi.
kokunu özledim.
ama dayanmalıyım buna da.
bunu atlatmalıyım..
sensizliğe alışmalıyım.
bir filmle ya da bir şarkıyla bu kadar kötü olacağımı tahmin edemezdim.
şarkıyı dinleyince sen aklıma geldin..
evet belki seni özledim deliler gibi.
belki kafam güzel, ondan bu söylediklerim...
ama belki de aşkından bu sarhoşluğum..
her ne kadar duymayacak ve bilmeyecek olsan da sana 'ıssız adam' filminin soundtrack'i olan ayla dikmen'e ait olan "anlamazdın" şarkısını yolluyorum..
nakaratı da tam bana uygun...

dilerim ki mutlu ol sevgilim,
ben olmasam bile hayat gülsün sana
günahım boynunda,
ağlayan bir çift göz bıraktın arkanda.